Beyin Yemek Artık Bir Metafor Değil

“İçimdeki Canavarlar” programını gördünüz mü hiç? İsmiyle ilgi çekip merak uyandıran bu program; bakteri, virüs, amip, parazit gibi yapılar sonucu hastalanan, bazen de ölen vakaları konu almakta. Her vakada birbirinden daha ilgi çekici yapıları görüyorsunuz. Bu yazıda ele aldığım canavarı bu programda görüp araştırdım ve ölümcül bir canavara hayran kaldım demek istemem fakat fazlasıyla etkileyici olduğunu itiraf etmeliyim.

Naegleria fowleri, menenjite sebep olan, diğer adıyla beyin yiyen bir amip türü. Çamurlu su birikintileri, göl, yüzme havuzu gibi durgun ve tatlı sularda bulunur. Ölüm oranı diğer hastalıklara göre bir hayli düşüktür fakat etkin bir tedavisi olmadığı için oldukça yıkıcı etkilere sahiptir. Ayrıca ısıyı seven bir amip olduğundan küresel ısınmayla vaka sayılarında artış olabileceği de düşünülmektedir.

          Amibi biraz tanımak istersek; kist, trofozit ve kamçılı amop olarak 3 farklı formda (figür 1) bulunur ve kamçılı haldeyken bölünerek üreyemez. Amibin tek bulaşıcı evresi trofozittir, granüler görünümlü ve tek çekirdeklidir. Trofozoitler, çekirdek zarı bozulmadan ikili bölünme ile çoğalır (promitoz adı verilen bir süreç). Trofozoitler, burun dokusuna girerek ve koku alma sinirleri yoluyla beyne göç ederek, primer amibik meningoensefalite (PAM) neden olarak insanları veya hayvanları enfekte eder. Amip beyin omurilik sıvısıyla beslenir bu da kafatası basıncını etkiler.

Enfeksiyon amibin vücuda girişinden yaklaşık olarak 5 gün sonra başlar. Baş ağrısı, ateş, mide bulantısı ve kusma ile eşlik eden belirtiler daha sonra boyun tutulması, çevreye ve insanlara karşı ilgisizlik, denge kaybı, nöbetler ve halüsinasyonlar şeklinde görülebilir. Semptomlar ortaya çıktıktan sonra yaklaşık olarak 5 gün içinde (bazı durumlarda 1-12 gün arasında) hasta hayatını kaybetmektedir.

Figür 1. Naegleria fowleri’nin yaşam döngüsü.

2005-2014 Yılları arasında Amerika Birleşik Devletlerinde 35 vaka rapor etilmiş ve bu vakaların ikisi dışındakiler hayatını kaybetmiştir. Amarika Birleşik Devletleri’nde 1962 yılından itibaren bu enfeksiyona yakalandığı belirlenen 133 kişiden sadece üçü hayatta kalmıştır. CDC’nin (Center fro Disease Control and Prevention/Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi) topladığı verilerle enfeksiyonun vakaların cinsiyet ve yaş aralığı, yıllara göre vaka sayısı, bulaşma nedeni olan su kaynaklarının dağılımını gösterdiği grafikler aşağıda gösterilmiştir (figür 2).

Figür 2.2 Vaka sayılarının yıl üzerine dağılım grafiği

Figür 2.3 Aylara göre vaka sayılarının enfeksiyona neden olan su kaynakları tipinin grafiği

Bu amibin yol açtığı enfeksiyondan kurtulan iki vakayı biraz inceleyelim;

İlk inceleyeceğimiz vaka 17 Ağustos 2013 tarihli ve 8 yaşında bir erkek çocuğu. Vaka 5 günlük ateş, baş ağrısı, titreme, mide bulantısı, kusma ve değişen zihinsel durum semptomlarıyla Teksas Hastanesi’ne başvurdu. Hasta Rio Grande yakınında yaşıyor ve bu bölgede kanalizasyon sistemi olmadığından yüzey suyu direkt borulama yöntemiyle kullanılıyordu. Hastanın kanındaki amip Wright boyası kullanılarak ortaya çıkarılmış ve hasta entübe edilerek solunum cihazına bağlanmış. Kafa içi basıncını düzene sokmak için ekstraventriküler drenaj (EVD) uygulandıktan sonra çeşitli ilaçlar kullanılmış. Bunun ardından CDC ile yapılan görüşmeler sonucunda PAM tedavisine başlanarak yoğun bakıma alınan hastaya CDC’nin yönlendirmesiyle miltefosin ilacı verildiği biliniyor. Bu ilacın özelliğiyse CDC’nin yaptığı araştırmalar sonucu öğrenilen N. fowleri dahil tüm amipleri öldürme özelliğine sahip bir ilaç olması. Fakat tedavi sonucu hasta kendi kendine nefes almaya başlamış olsa da öksürük gibi refleksleri yoktu ve kendine bakabilme faaliyetlerini gerçekleştiremiyordu. 18 ay sonra taburcu olan hastada derin kalıcı zihinsel hasar, tedaviyle kısmen kontrol edilen nöbet bozukluğu ve bütün bunların yanında konuşma kaybı görülmüş. Ölümle sonuçlanmamış olsa da artık kendine yetebilen biri değil ve bu fazlasıyla ağır bir sonuç.

İkinci vaka ise 12 yaşında bir kız çocuğu. Vaka iki günlük baş ağrısı, bir günlük ateş, bulantı, kusma ve uyku hali semptomlarıyla acil servise başvurdu. Nörolojik muayenisi normaldi. Hafta başında açık hava su parkında yüzdüğü ve buradan hastalığı kaptığı belirlendi. Wright boyamayla kanındaki N. Fowleri tespit edildi. Çeşitli ilaç tedavileri sonrasında miltefosin uygulandı. Hastaneye yatışından 24 saat sonra sağ tarafı sinir felcine uğramış, üçüncü gündeyse kafatası basıncı yükseldiği için hipotermi olmuştu. Bundan dolayı da ekstraventriküler drenaj uygulandı. Yaklaşık iki gün sonra serebral ödem düzeldi ve iki hafta sonra çekilen MRI görüntüsünde beyincik, sağ iç kapsül ve korpus kollosumda kan olduğu gözlendi. Bundan bir hafta sonra çekilen MRI görüntüsünde ise beynin iyileşmiş olduğu gözlendi. Sol tarafında güçsüzlük, konuşma bozukluğu ve yutma güçlüğü vardı. 55 gün sonra taburcu olan hasta, enfeksiyondan 6 ay sonra eksiklikleri düzeldi ve işlevsel normalliğini geri kazandı.

Bu iki vakaya baktığımızda yapılan tedaviler aynı; semptomplar sonucu hastaneye gidiş süreleri, yaşları ve cinsiyetlerin farklı olduğunu görürüz. Bir vaka tamamıyla eski hayatına dönebilirken diğer vaka bakıma muhtaç bir yaşama dönmüş durumda. Buradaki farklar üzerinden doğrudan çıkarım yapılamaz fakat sonuçların çok farklı uçlarda olabileceğini net bir şekilde görebiliyoruz. Amibin yol açacağı hasarın bir ölçüsü, tedavinin kesinliği gibi durumlar söz konusu olmadığından N. Fowleri korkunç canavarlar arasında yer alıyor.

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on email
Email
Share on print
Print

Siz de fikrinizi belirtin

Genel
Merve Günay
DNA DİZİLEME YÖNTEMLERİ

DNA, canlıların biyolojik varlığı için gerekli olan genetik talimatları taşıyan nükleik asittir. Hücrenin yönetici molekülüdür. DNA içerisinde bulunan bilgiler (genler) RNA’ya kodlanır. RNA’da bulunan bilgiler ise protein olarak ifade edilir. 1953 yılında DNA’nın yapısı Rosalind Franklin, Francis Crick ve James Watson tarafından keşfedildi. DNA çift sarmaldan oluşmaktadır. Bir sarmalda 4 çeşit baz bulunabilir; Adenin, sitozin,

Okumaya devam et »
Genel
Merve Günay
EVRİMSEL DİYET

Homo sapiens, günümüze gelmeyi başaran tek insan türüdür ve yemek pişirebilme türümüzün temel özelliklerinden biridir. Evrimsel süreçte atalarımızın beslenme eğilimleri ve besinlere olan yaklaşımı değişmiştir. İnsan ve şempanze türleri son 6 milyon yılda evrimleşmiştir. İnsan türünün altındaki bilinen 14 farklı tür bu süreçte evrimleşmiştir. Zamanla yaşam koşullarının değişmesiyle türlerin yedikleri besinlerde de değişim olmuştur. Şempanzeler,

Okumaya devam et »
Genel
Hüma Coşkun
İNSANLARIN EVRİMLEŞMESİ

Yüzyıllar boyunca bilim dünyasının sıkça tartıştığı konulardan biri “Evrim Teorisi” olmuştur. Bununla birlikte, öncelikli olarak insanların nereden ve nasıl evrimleştiği merak edilmiştir. Yapılan birçok araştırmanın ve araştırmalarla elde edilen kanıtların sonucunda insanların maymunlardan evrimleştiği açıklanmıştır. Kimileri bunu aşağılayıcı bir yorum olarak düşünüp bu gerçeği kabul etmemiştir. Ne kadar itiraz edilip kabullenilmese de bilimsel olarak insanın

Okumaya devam et »
Genel
İrem Yeşilyurt
BİYOTEKNOLOJİ DEVRİMİ: SENTETİK ORGANELLER

Canlılar ya tek ya da birden çok hücreden oluşurlar. Her hücrede de tıpkı memeli hayvanlarda olduğu gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığını sağlayan, bir nevi organ işlevi gören yapılar bulunur. Bu yapılara “organel” denir. Bazen organellerde işlevsel bozukluklar görülebilir veya laboratuvarda bir organik madde sentezlenirken organellerin ürettikleri yan ürünler üretilen organik maddeye zarar verebilir. Bu tip durumlar

Okumaya devam et »
Go to Top