İKLİM KRİZİNİN ÇÖZÜMÜ BİYOENERJİDE

Fosil yakıtların tükenme tehlikesi ve iklim krizinin etkilerini belirginleştirmesiyle yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi arttı. Bu yenilenebilir enerji kaynakları arasında en popüler olanlardan biri de biyoenerji. Biyoenerji, organik atıkların belirli işlemlere tabi tutulmasıyla üretilir. Oldukça popüler olmasının ana sebeplerinden biri de organik atık çeşitliliğinin fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Organik atıklar, evrenimizde canlı yaşamı var olduğu sürece daim ve bol olacaktır. Misafir olarak geldiğimiz bu evrene büyük zararlar vermeden enerjiye erişebilmek bu kadar kolayken neden biyoenerjiye gereken önemi vermeyelim?

ENERJİ ÜRETİM YOLLARIMIZ NE KADAR DOĞRU?

İnsanlık, günümüzdeki modern haline gelebilmek için büyük badireler atlattı. Kırılma noktalarından biri, tarımsal faaliyetlerin başlaması ve bu sayede yerleşik hayata geçiş sürecine girilmesidir. Düzenli tarım ile biz insanların nüfusu inanılmaz bir artış gösterdi ve günümüzde 7,8 milyar seviyesine geldi. Peki ya düzenli tarımı nasıl yapabildik? Tabi ki de seneler geçtikçe büyük değişimlere uğramayan iklim koşulları sayesinde. Endüstrileşmeyle birlikte üretim arttı. Ama izlediğimiz yollar ne kadar doğru, bu kısım tartışmaya açık. Çünkü enerji üretmek için kullandığımız kaynaklar gittikçe tükeniyor ve atmosferimize büyük zararlar veriyor. Alışık olduğumuz sabit iklim koşullarından bizi uzaklaştırıyor. İklim, önü alınamayan bir hızla değişim gösteriyor. Bu durumdan bir an önce ders alıp enerjiyi doğru kaynaklardan elde etmezsek biz dünyalılar için pek de karamsar olmayan bir gelecek söz konusu.

İklim koşullarının değişikliğindeki en büyük etkenlerden biri atmosfere saldığımız karbondioksit gazı. İklim krizinin önüne geçmek için de en etkili silahımız olan karbondioksit dengesini dikkate almalıyız. Tam da bu nedenden ötürü yenilenebilir enerji kaynakları, enerji üretim süreçlerinde birincil tercihimiz olmalı. Bu yazıda ise yenilenebilir enerji kaynakları arasında oldukça popüler olan biyoenerji konusuna yer vereceğiz. Biyoenerji kaynakları nelerdir, nasıl üretilir ve nerelerde kullanılabilir sorularına cevaplar arayacağız.

BİYOKÜTLE ENERJİSİ

Tarım, orman sektörü atıkları, hayvansal atıklar gibi organik atıklardan elde edilen enerjiye biyokütle enerjisi denir. Şeker kamışı, soya fasulyesi, mısır, şeker pancarı, papatya ve keten tohumundan elde edilen enerji biyokütle enerjileridir. Fosil yakıtlara göre atmosfere daha az miktarda karbondioksit salgılar.

Şekil 1. Biyokütle Enerji Döngüsü

BİYOETANOL ENERJİSİ

Etanol, otomotiv sektöründe kendi başına ya da benzine ilave edilerek yakıt olarak kullanıldığı için oldukça önemli bir kimyasaldır. Etanol enerjisini elde etmek için genel olarak mısır ve şeker kamışı gibi selüloz içerikli tarım ürünleri kullanılır.

Şekil 2. Biyoetanolün üretim süreci

BİYODİZEL ENERJİSİ

Biyodizel enerjisi, biyoetanol enerjisi gibi otomotivlerde kullanılan bir enerji çeşididir. Kanola, ayçiçeği, aspir gibi tohumlardan elde edilebileceği gibi hayvansal yağlardan da elde edilebilir. Hatta günlük hayatta evlerde kullandığımız kızartma yağları ve donmuş yağlardan da biyodizel elde etmek mümkündür.

BİYOGAZ ENERJİSİ

Biyogaz enerjisi, organik atıklardan metan gazı oluşmasıyla elde edilir. Bitkisel atıklar ve hayvan gübrelerinin fermantasyonu sonucu üretilen metan gazıyla elektrik üretilebilir, hatta bir evin ısı ihtiyacı karşılanabilir.

Şekil 3. Biyogaz Üretim Tesisi

Doğada şu anda kullandıklarımızın aksine, çevreye daha az zarar veren enerji kaynakları mevcut. Biyoenerji bunlardan birisi ve günlük hayatımızda daha da yaygınlaştırmamız, çevreyi korumamız gerekiyor. Yayınlanan küresel ısınma verilerinde her ne kadar kalıcı hasarlar verdiğimiz ortada olsa da bunu artık tersine çevirebiliriz. Daha temiz ve yaşanılabilir bir çevre umuduyla araştırmalarımıza devam etmeliyiz.

Kaynakça

EDİTÖR

Eda Nur GÖRÇİN

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on email
Email
Share on print
Print

Siz de fikrinizi belirtin

Genel
Merve Günay
DNA DİZİLEME YÖNTEMLERİ

DNA, canlıların biyolojik varlığı için gerekli olan genetik talimatları taşıyan nükleik asittir. Hücrenin yönetici molekülüdür. DNA içerisinde bulunan bilgiler (genler) RNA’ya kodlanır. RNA’da bulunan bilgiler ise protein olarak ifade edilir. 1953 yılında DNA’nın yapısı Rosalind Franklin, Francis Crick ve James Watson tarafından keşfedildi. DNA çift sarmaldan oluşmaktadır. Bir sarmalda 4 çeşit baz bulunabilir; Adenin, sitozin,

Okumaya devam et »
Genel
Merve Günay
EVRİMSEL DİYET

Homo sapiens, günümüze gelmeyi başaran tek insan türüdür ve yemek pişirebilme türümüzün temel özelliklerinden biridir. Evrimsel süreçte atalarımızın beslenme eğilimleri ve besinlere olan yaklaşımı değişmiştir. İnsan ve şempanze türleri son 6 milyon yılda evrimleşmiştir. İnsan türünün altındaki bilinen 14 farklı tür bu süreçte evrimleşmiştir. Zamanla yaşam koşullarının değişmesiyle türlerin yedikleri besinlerde de değişim olmuştur. Şempanzeler,

Okumaya devam et »
Genel
Hüma Coşkun
İNSANLARIN EVRİMLEŞMESİ

Yüzyıllar boyunca bilim dünyasının sıkça tartıştığı konulardan biri “Evrim Teorisi” olmuştur. Bununla birlikte, öncelikli olarak insanların nereden ve nasıl evrimleştiği merak edilmiştir. Yapılan birçok araştırmanın ve araştırmalarla elde edilen kanıtların sonucunda insanların maymunlardan evrimleştiği açıklanmıştır. Kimileri bunu aşağılayıcı bir yorum olarak düşünüp bu gerçeği kabul etmemiştir. Ne kadar itiraz edilip kabullenilmese de bilimsel olarak insanın

Okumaya devam et »
Genel
İrem Yeşilyurt
BİYOTEKNOLOJİ DEVRİMİ: SENTETİK ORGANELLER

Canlılar ya tek ya da birden çok hücreden oluşurlar. Her hücrede de tıpkı memeli hayvanlarda olduğu gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığını sağlayan, bir nevi organ işlevi gören yapılar bulunur. Bu yapılara “organel” denir. Bazen organellerde işlevsel bozukluklar görülebilir veya laboratuvarda bir organik madde sentezlenirken organellerin ürettikleri yan ürünler üretilen organik maddeye zarar verebilir. Bu tip durumlar

Okumaya devam et »
Go to Top